İçimdeki başka ben

yer ağır
bedenim demir  
yüreğim kurşun
gözlerim kor
nefretim civciv kanadı
uçar gider canımdan

yar büyüsü bu
gülüşlerimin zindanlarda solduğu
günesin yedi kat üzerimde doğduğu
yar büyüsü bu

her gün başka türlü bir gün
her gün bir kibrit boyu uzunluğunda
sonra karanlığında
her gün
tuz yağan bir salyangoz artığı

yar büyüsü bu
ne bana benzer
ne cehenneme
gideceğim memleket değil
gidemeyeceğimde

vurmuşum dibe
tedirgin sesiz bir deniz
sürgün tusamilere gebe

***********************************

Sevgi bulutu

sevgi bulutu
sana ne ektiler öyle
öyle yağmak mı olur
ben ki sana mecburum
ben ki ikinci adım hüzün
ve rüzgar çiçeğiyim
deli sevdalara dahil
malum bekleyişlere
her şeyimmişsin gibi  
yasak sevişmek yasak ölmek
bize ait olmayan rezil bir beste ile
birde üçüncü sınıf sefil bir şahıs
birde bir kayık
sevmek sevişmek sonra göç etmek  
kimi öpsen benim bilirim
elinden bu kadar gelir
birde an gelir ki
ölmek çok erken olur

************************************

cehennemden sonrası

on cehennem ötesinde karanlık
mısralar ad beğenmez hasrete
kudurmuş bir deniz bir lav denizi
deli boşalır tuallerime

sarplaşır maltaşı kayaları
sürgün sürüsü kursağında sözleri
öylece dimdik öylece dona durur
suskun kederli bekleyişi

ölüm böyle koyar adama
kaç bin kurşun yerine
sedef saplı bir hançer
töreden işlenmiş ucu
boyum ile örtüşür gibi

ay sevişir
rezil rüsva rüzgarlarla kol kola
doğrar en salkım dallarımı
en zemheri gecelerde
kurtların kuşların sus pus olduğu
yıldızların donduğu yerde
bir sen bir ben
birde dipsiz dönüşsüz bir uçurum

*************************************

Göc

bütün mevsimler
kara yaslı
akar nehirler boyu  
vakur görüntülerden uzak
iyi tanrılar sevişirlerken
kötü tanrılarla selamlaşarak
eros imrendi bana
ondan donuklaşmış sessizliğimi
ve sensizliğimi
çekmecelerine gömdü
gözlerim dersim gözlerim troya
uyku ekmek su
ışkın kenger kokusu
yolculuğun güzergâhı belirdi  
bütün mevsimler sürgün

*************************************

Tanrılara aldırmamak

bir ses kırdı uykumu
kalktım  sana uğrayacaktım
düşlerimde ve canımda hasretliğin
en kirli mavisi ile soluk bir gece
en tiksintili sarhoşluğu ile eros
eşlik edecekti yolculuğumda
 
yalın ayak çırılçıplak
sen dicle ben fırat
tanrılara ve krallara aldırmayarak
sevişecektik

karanfil kokulu ölümsüzlüğü
kuşanacaktık sonra
bel bükecekti kararlılığıma ölüm
dün sana uğrayacaktım

*************************************

kemirgen karincalar

çok oldu boş verdim  kendime
sevmedim kendimi
gereksiz değersiz sevgisiz teferruatlar
gasp etti bedenimi

aldırmadım çığlıklarıma
ensemdeki ölümün suratına da
beni bana yansıtan ben yok oldum

karıncalar türedi  
birde bomboş bir kütük
kemirgen karınca ini

şimdikimden bu kadar
gerisi kalsın

**************************************

lanetli düşler

özlemiyorum artık
ona her zamankinden daha muhtaç olsam da
ne gel ne git diyorum bana ve ona
içimdeki sarılar sarardı
maviler
yeşiller
sokaklarda sarardı
bende yeni oldu özlemeyişim
şiir yazmayışım
ağıt yakmayışım
çığlık  atmayışımda
ondan üşümüyorum artık
karanlık da koymuyor eskisi gibi
kışın sarılışı da  
ona bana kırgınlığım yok
mevsimlerde günahsız
boş bir beden
ne suçlu ne suç üstü
ne eşkıya ne çocuk
düşlerime küsüyorum sadece
lanetli düşlerime
bu gece kıymalıyım onlara
bu gece kıymalıyım onlara

**************************************

bağışla beni ölüm
değmedi bu kovalamaca
ne kadarda çok yordum seni
öfkeli bakma öyle
nisan renklerine aldandım işte
bir deniz daha uça cam sandım
gel hadi tut ellerimi
en koyu ormanlardan gidelim
en derin  diplere inelim
ben beyazlarıma bürüneyim
sen siyahlarını kuşan  
tepişelim gönlünce
bu gece

aşk yok
sevda yok
sevişmek de yok
olmadı da

yıllar ışık hızında gitti   
ondan iflah olmadı ömrüm
yüreğim uzay boşluğu  
ve yorgunluğu
ne ele ne yanağa değdi gülüşler
bir çeşme oldum susamışlara
kaç bin yolcu emzirdim
tanrılaşan tanrıçalaşan
kaç bin mutsuzluğun resmini çizdim
siyahlardan arındırdığım
cinsleri mavi olan

bağışla beni
seni çok yordum ölüm

************************************

bu güne kaydı dünden
kırık dökük aynalarım  
gezegenlerdeki yalnızlıklarım
sarı engereklerim
siyah soluk renklerim

az önce bir ferrari geçti önümden
kan rengiydi
telaşlıydı süratlıydı  
çekirdek kabukları uçtu ardından
kıvrak çingene kızlarından
dünlere yarınlara  yakalanmayan
 
üç kadeh şarap koydum sehpaya
üç devir zamandı içindekiler
içtim
çıktım  

o
çayını demliyordu her aksam gibi
ne yarınları ne ferrari rüyaları
ne
o
ne ben vardım


ucuz bir kar süzülüyordu
sokaklar boştu
telefon kulübeleri boştu
angora mehhanesi boştu
istanbul bomboştu
bir yıldız kaydı dünden  

ibrahim coşkun (ekim 2017 berlin)

**************************************

firardayım
toroslarda
dudaklarım arasından bir ıslık
başıboş kaidesiz kuralsız
kehribar cinsi alaylı takımından
munzur da  kulaç atar gibi
hiç binmediğim trene binerken
hiç gitmediğim durakta geçerken
adresi belirsiz horasanlı dervişlerin
cemlerine inmeseydim
çoktan karnim acıkmış olacaktı
etle kebapla dolduracaktım

bak aşk neyli yor insani
bir kere boş vermişlik düşmesin karnına adamın
anasına avradına düz dayanmasın
sokratesi   platonu eflatunu tanımasın adam
uzağın uzağını arar
güneşi okşar
ayı kucaklar
mars da halay çeker
venüsle şarap tokuşturur
satürn de resim çizer
neptün de uyur
aşk böyle beter eder adamı
ölüm böyle altına eder kişi eşkıyalaşır

**************************************

kim yalanlarla ördü dünyayı
doruğunda sevişmek
ve ayrılmak en doğal kural iken
kırmızı nehirler gökten inmedi
masmaviydi  denizler
kirlendi
balat da yorgonun meyhanesinden
güneş isteme benden
orda sevgi yağar hep
bereket olur memleket
priapos sa döner
eros dirilir
gelir
yeniden aşkı sevdirir istanbula

ben sensiz hiç içmedim
resimlerimi yaktığında
beni ciğersiz bıraktığında o gün
ellerinden kanımı içtim
gözlerim gözlerindeydi
içindeydi
görmedin kördün çünkü

mısraların kafiyelerin  kutsal kitaplardan çalıntıydı   
dilek ağaçlarına yapıştırılmış  sözlerden süzdüğüm
renklerimi sevmedin
mum ışığında mağaralarda yazdığım şiirleri
okumadın   
hep tedirgin uyudun
sana beni göstermeyi
beceremedim işte

dün ölümden randevu aldım
adını not defterime işlediğim bir durak ismi verdi
yorulma seni alırım dedi
defteri de yakmışsın
adresi bulamadım

***************************************

beni susuşun vurdu
sana
aykırı eşkıya şiirler yazdım
ağıtlaşan türküleşen
berlin istanbul uzunluğunda

sana
renkli resimler çizdim
yer yüzü genişliğinde
tanrıları kükreten  

yetmedi mecnun oldum
kerem oldum yürüdüm
el ele olduğumuz sokağa vardığımda
taksime çıkma yasağı ilan edildiği gündü
takmadım  
korsan damarım tuttu
sıyrıldım aynasızlardan
meydanın en orta yerinde
adını en has duvara yazdım
mavi nin en alası ile  

sardılar
şiirden silindim
tuallerden silindim
benden silindim
senden silindim
siyah kefenlerde boğdular beni
siyah ölüler
ölmedim
beni susuşun vurdu

*****************************************

kahır zamanların artıklarıydı muskamdakiler
sürgün yorgunluğumun bezginliği
uzun tarla mağarasında katlolmuş ergenliğim
kabuk tutmaz
darmadağın bir öykü hala kanayıp duran
hepsi hançer yarası
ondan ben onsuz olamam
körü körüne olmasa da
hepsini mavilerle ağırladım
bütün mevsimlerimi  

galaksilerde yaşamadım
ama gökkuşaklarını sevdiğimden çaldığım oldu
astar kulandım mavi resimlerime sıcaklık katsın diye
hep bir gerekçesi olmadı attığım her adımın  
attığım her bin adımdan dörtte biri benim değildi
dönüsü de olmadı
israfta
mavi ile uğurladım sevgiyle uğurladım

evrenselliğe yeni şekiller verdim
ahlak vicdan merhamet medenilik dışında şeyler
örneğin arpa ekmeği
örneğin kangal köpeği
örneğin terteleler  
örneğin süvari atlarının hüseyin dedeye yedirilen dışkısı
örneğin taşlaşmış ağıtların öyküsü
yani her kesin yanlış doğru demediği  
dinin felsefenin dokunmadığı şeyler
yani kahır zamanların artıklarıydı muskamdakiler

******************************************

 

   
© Ibrahim Coskum all rights reserved